Skip to main content

Gary Keller ve Jay Papasan’ın yazdığı “The One Thing”, 2013 senesinde Wall Street Journal, New York Times ve USA Today’in en çok satanlar listesinde zirve yapmış ilginç okumalıklardan biri. Kitap, günümüzün en büyük meziyetlerinden biri olan çok görevliliği (multitasking) yıkmayı hedefliyor. Rus atasözünündeki “iki tavşan kovalarsan, hiç birini yakalayamazsın” kitabın ana fikri. Son yüzyılda insane dikte edilmiş ve başarının önündeki en büyük altı yalanı şöyle listeliyor yazarlar;

  • Herşey eşit öneme sahiptir.
  • Çok görevlilik önemlidir.
  • Disiplinli yaşam başarıyı getirir.
  • İrade gücü başarının anahtarıdır.
  • Dengeli yaşamı tercih ediniz.
  • Büyük kötüdür.

İnsan hakları ve adalet açısından her şey eşittir evet. Ama, gerçek hayatta asla her şey eşitin olmadığını çok güçlü bir argümana; Pareto Etkisi’ne dayandırıyorlar. Zaman ve kaynak yönetimi açısından, gün içinde herşeye yetişmek yerine o günün önceliğini belirleyip mesainizin %80’ini listenizdeki %20’lik işe ayırın. “Sonra” ya da “belki” demek yerine, “bugün değil” demeyi öğrenin, önceliğinize öyle odaklanın ki orada yarattığınız başarı sizi parlatsın. Her zaman en önemli şey, en önemli olanı iyi yapmaktır fikrini savunuyorlar.

Günümüzde, aynı anda birden fazla şey yapmak bir meziyet olarak görülüyor. Bu iş hayatında herşeye koşuşturan insan için de böyle, araba kullanırken çok iş takip ediyorum diyen için de… Birden fazla iş arasında gidip gelme, iş ne kadar detay ve zorsa, beraberinde o kadarlık bir geçiş kaybı yaratıyor. Yapılan araştırmalar çoklu görevlerden, e-postalara bakıp tekrar excel dosyasına geri dönmelerle, mesainin %25’ini kaybettiğimizi gösteriyor. O yüzden tek işe odaklanmak, onu bitirip diğerine geçmek, her birindeki hata oranını düşüreceği gibi başarıyı da arttıracaktır. Araç kullanırken en fazla görsel algımızı kullanırız. O sırada bize evdeki kanepenin yüzünü sarı ile değişirsek nasıl olur diye bir soru gelse ve ya bir işimizin son durumda nasıl göründüğü anlatılsa, beynimiz araç kullanmaya ayrılmış görsel algının bir bölümünü alıp diğer konu için kullanır. Trafik kazalarının en büyük sebebi dikkat dağılması işte böyle başlar.

Başarının arkasındaki gizli silahın disiplin değil alışkanlık yaratabilmek olduğunu savunuyor yazarlar, Alışkanlık haline getirdiğiniz bir işi herkesin şaşıracağı şeklinde kolay ve severek yaparsınız. Onlar sizi çok disiplinli görse de siz aslında alışkanlığınız olduğu için disiplinli olduğunuz için değil onu yapmak içinizden geldiği için devam edersiniz. Amerikalı yüzücü Michael Phelps’in hiperaktiflikten kaynaklı dikkat bozukluğu var. Öyle ki ilkokul öğretmeni annesine; “Bu bir özel çocuk değil, hiç bir zaman hiç birşeye odaklanamayacak” diyor. Hayatını değiştiren yüzme koçu Bob Bowman ile Michael 14 yaşından itibaren haftanın 7 günü, günde 6 saat yüzüyor. Bütün enerjisini ,dikkatini tek bir şeye “yüzmeye” veriyor. Onun alışkanlığı haline gelen haftanın 7 günü yüzmek, rakiplerinden yılda 52 gün fazla antreman demek. Güçlü rakipler ile arasındaki farkı bu sayede açtığını söylüyor sporcu. Phelps, böylece, bugüne kadar toplam en fazla Olimpiyat Madalyasını kazanmış sporcu olarak tarihe geçiyor. Son 3 olimpiyatta kazandığı altın madalya sayısı 18, toplam madalya 22. (Türkiye’nin altın madalyası 6, toplam madalyası 23). Eğer Phelps tek başına bir ülke olsaydı 12. sırada yer alacaktı . Olimpiyat madalyası kazanacak kadar ilerleyemeyebiliriz ama Londra Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya gore bir şeyin alışkanlık haline gelmesi için 66 gün yapmak gerekiyor. Başladıktan sonra bir süre devam ettirmek disiplin istiyorsa da artık alışkanlık haline gelmiş bir davranışı sürdürmek asıl başarıyı getiren. Bir alışkanlığı tam kazanıp başarılı geldikten sonra ikinci bir alışkanlık kazanmayı öneriyor yazarlar.

Cevabı kolay bulunmayan ve “tek”e indirmenin çok zor olduğu soru ise “Hayatımın Amacı Ne?”.Bu bulmak için metod önerisi kitabın sonunda. Metod ne olursa olsun herkesin kendine göre bir cevabı olsa gerek. Ne diyelim Allah herkesin kalbine göre versin.

Emine Pura’nın bu yazısı, Retail Türkiye Dergisi Şubat 2016 sayısında yayımlanmıştır.

Author tribaladm1n

More posts by tribaladm1n